12 Temmuz 2008 Cumartesi

KÖMÜRÜN TARİHÇESİ

Kömürün milattan önce Çinlilerce bulunup kullanıldığı söylenir. Daha sonra Marco Polo, Çin’i ziyaretinde kömürden, gördüğü en enteresan şey olarak bahsetmektedir. Kömür işletmeciliğine ait ilk dokümanlar, 12. yüzyıla aittir. Kömürün yoğun olarak kullanımı ise 18. yüzyılın 2. yarısında başlamıştır.Linyit kömürünün ülkemizde ilk bulunuşuna ilişkin bilgi bulunmamaktadır. Buna karşılık 1914— 1918 yılları arasında, harp ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile başta Soma olmak üzere Anadolu’da birçok işletmenin açılmış olduğu da bilinmektedir.Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde, yeni bulunan yataklarla sayısı artan, çok değişik özellikte linyit rezervi bulunmaktadır.Etibank; Kütahya-Emet yakınında Değirmisaz yatağında 16 Şubat 1938 tarihinde, Tavşanlı yakınlarındaki Tunçbilek yatağında 18 Mayıs 1939 tarihinde, Manisa-Soma yatağında 23 Eylül 1939 tarihinde linyit üretmeye başlamıştır.1939 yılında kurulan Gam Linyitleri işletmesi Müessesesi (GLI) faaliyete geçmeden önce Türkiye’de linyit üretimi son derece az olup, nasıl kullanılacağı bilinmiyordu. Adıgeçen üç ocaktan az miktarda yapılan üretim, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında deve sırtında civar kasabalara ve istasyonlara taşınmaktaydı.Etibank’ın linyit üretimine girmesinden önce yalnız iki kez Devlet, zorunlu olarak asker çalıştırmak yoluyla birkaç yıl için linyit üretimi yapmıştır.Birinci Dünya Savaşında Karadeniz’den kömür sevk edilememesi dolayısıyla başlayan kömür sıkıntısı üzerine, ocaklarda asker çalıştırılarak, Soma yataklarından ve İstanbul yakınlarındaki Ağaçlı-Çiftalan ocağından linyit üretimi yapılmıştır. Milli Mücadele sırasında da Zonguldak kömür havzası ve Yunan işgalindeki Soma yataklarından faydalanamadığımız için Afyon’un güneyindeki Sultan Dağlarında bulunduğu bilinen linyit yatakları ve demir yollarına yakın diğer bazı yataklardan linyit üretilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen 08011921 (1337) tarih ve 82 sayılı kanunla Nafıa Vekaleti (Bayındırlık Bakanlığı) bütçesine 60 bin lira ilave edilerek linyit üretimi için yapılacak masrafların karşılanması düşünülmüştür.Kanunun mucip sebeplerinde demir yollarına yakın olan ormanların yok olma tehlikesinde olduğu belirtilmiştir.Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1927 yılında Amasya-Çeltek ve Somadan başlayarak birer ikişer yıl arayla, Tavşanlı, Değirmisaz, Yerköy Gerenez’de bölgesel ihtiyaçlar için ilkel araçlarla özel sektör tarafından linyit üretimi yapılmıştır.Asıl arama faaliyetlerine 1935 yılında MTA’nın kurulması ile başlanmıştır. Etüt çalışmaları, 1950 yılına kadar genel jeolojik etütler şeklinde yürütülmüş olup, bu tarihten sonra çalışmalar. sondajlı aramalar ile, sistemli ve uzun vadeli projeler şeklinde yürütülmüştür. 1967 yılına kadar nisbeten iyi kaliteli kömürlerin etüt ve arama çalışmaları yapılmıştır. 1967 yılında ülkemizin en büyük kömür yatağı olan Elbistan havzasının ortaya çıkması, düşük kaliteli kömürlerin termik santrallerde kullanılmasının gündeme gelmesi ile kömür arama çalışmaları aniden hızlanmıştır.Kömür yalnız Milli ekonomimizde değil bütün dünya ekonomilerinde müstesna bir yer işgal ettiği, Kömür İşletmeleri; gerek can ve mal emniyeti bakımından, gerekse kömür servetinin zıyaa uğramadan çıkarılıp azami tasarrufla kullanılması, işletme ve yatırım meseleleri üzerinde tizlikle ve zamanında durulması icap eden müesseseler olmasından dolayı bütün dünya devletlerinin kömür işletmeleriyle daha yakından ilgilendikleri gerekçesiyle 1957 yılına kadar Etibank’ın bir şubesi halinde idare edilmekte olan bu kadar ehemmiyetli kömürlerimizin işletmeciliği, 22.05.1957 yılında 6974 sayılı yasa ile, 3460 sayılı yasaya tabi olarak kurulan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna devredilmiştir.Kurumun örgütsel yapısı kuruluş tarihi olan 1957 yılından 1969 yılına kadar, ülkenin enerji alanında yeni kaynaklara yönelik enerji politikaları doğrultusunda sürekli genişleme göstermiştir.1970’li yıllarda ülkemiz ekonomisinin ve buna bağlı enerji sektörümüzün petrol krizi ve ambargolardan yoğun bir şekilde etkilenmesi sonucu, yerli, güvenilir kaynaklarımızdan linyit büyük önem kazanmıştır. Bu bağlamda ülkemizde enerji bağımlılığını azaltmak ve güvenilir kaynaklara dayalı politikalar izleyebilmek için Türk enerji ve madencilik sektörünün miladı sayılabilecek 1978 yılında çıkarılan, 2172 sayılı “Devletçe işletilecek madenler hakkında yasa” ile Devletin belirli kanunlar çerçevesinde daha önce vermiş olduğu işletme ruhsatı haklarının iptali sağlanmış ve bu uygulama ile ülkemizde havza madenciliğine geçilmiştir.Bu günkü linyit kaynaklarımızın büyük bölümü 1970 — 1990 dönemindeki arama faaliyetleri sonucunda bulunmuş olup, aynı dönemde linyite dayalı projelerin gerçekleştirilmesine yönelik yatırım hamleleri en üst düzeye çıkarılmıştır.TKİ havza madenciliğinin gerektirdiği yapısal dönüşümü gerçekleştirmek için gerekli yatırımlarını 1980— 1985 yılları arasında tanımlamıştır. 2172 sayılı yasa öncesinde mevcut kömür havzaları daha önceden özel kişi ve kuruluşlara verilen işletme imtiyazı, işletme ve arama ruhsatı gibi haklarla tamamen parçalanmış durumda idi. Bu havzalarda büyük çaplı üretim çalışması yapılabilmesi için sahaların birleştirilerek üretim yapılması öngörülmüştür. Havza madenciliği faaliyetleri linyit madenciliğinde kömür aramaları, yatırımlar ve üretim alanında büyük gelişmeler yaşanmasını sağlamıştır.1975— 1990 döneminde yapılan arama çalışmaları sonucunda ülkenin linyit rezervi 9,356 milyar tona çıkmış ve 2002 yılına kadar termik santral, ısınma ve sanayi sektörünün talebini karşılayabilmek için 1096 milyar tonu tüketilmiştir.2002 yılı başı itibariyle kalan 8,3 milyar ton linyit rezervinin % 30’u TKİ, % 46’sı TEAŞ, % 249 özel sektör ruhsatlarında bulunmaktadır.Yukarıda belirtildiği gibi 1970’li yıllarda yaşanan petrol krizine bağlı olarak yerli kaynaklardan linyit önem kazanmış ve Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planının icra planları çerçevesinde 1976 ve 1978 yıllarında kamu ve özel sektör birlikte Muğla-Yatağan, Sivas— Kangal, Çanakkale—Çan ve Manisa-Soma projeleri hazırlanmıştır. 1978 yılında madenlerin devletleştirilmesi ile kömür sektöründe havza madenciliğine geçilmiş ve buna bağlı linyit ve santral projeleri hazırlanmıştır. Bunlar; Orbaneli, Keles, Tunçbilek Ömerler, Seyitömer , lşıklar, Eynez, Darkale, Tınaz. Çayırhan, Elbistan ve benzer projeler olup, hem termik santral ve hem de ısınma ve sanayi amaçlı olarak yapılmışlardır. 1984 1985 yılları bu projelerin realize edildiği yıllar olmuştur. Ancak, 1980’Ii yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye’nin dışa açılması, petrol fiyat ve tedariğinde olumlu gelişmelerin yaşanması ve yabancı kaynak kullanımın artması sonucunda özelleştirme söylemleri gündeme gelmeye başlamıştır.1990’lı yılların en önemli olayları ise, kamu sektörü yatırımları azalmış ve tevsii projeleri ile Kangal 3 ve Çayırhan 3, 4 projeleri yapılmıştır. Bunlar hariç hiçbir yeni linyit ve santral projesi işletmeye alınamamıştır. 2004 yılında ise yine kamu kaynaklı Çan ve Elbistan B santralları devreye girecektir. Bu dönemde özel sektörden beklenen gelişmeler gerçekleşmemiş, ithal kaynak kullanımı artmış ve ve yerli linyit kullanımı da azalmıştır.Dünya linyit rezervinin % 2’si Türkiye’de bulunmakta olup, dünya linyit üretiminin ise %8’ i Türkiye’de yapılmaktadır, dünya fosil kaynaklardan petrolün 42 yıllık, doğalgazın 65 yıllık, kömürün 230 yıllık bir ömre sahip olduğu ve kömürün öneminin devam edeceği anlaşılmaktadır.Bugün dünyada petrol için verilen mücadelenin 21. yüzyılın ortalarında kömür için verilmesi kaçınılmaz görülmektedir. Bu nedenle ülkemizde, yeni kömür kaynaklarımızın da değerlendirilerek ileriye dönük enerji politikalarımızın kendi güvenilir kaynaklarımıza yönelik yapılması zorunludur.

Hiç yorum yok: